'Kaşar' Davası Sonuçlandı
GÜNDEMHER ŞEY BİR 'KAŞAR' YÜZÜNDEN
Bundan tam 11 yıl önce yazar Mine Kırıkkanat, gazeteci Nagehan Alçı'nın, 2013 yılında sunduğu ve kadın izleyicilere yönelik Müge Anlı tarzı programının yayından kaldırılması hakkında
“Taze kaşarın programı yayından kaldırılmış”
tweetini attı.
Bunun üzerine Nagehan Alçı soluğu mahkemede aldı ve Mine Kırıkkanat'a kendisine 'kaşar' dediği gerekçesiyle dava açtı.
Nagehan Alçı davayı bu ifadelerin kendisine yönelik hakaret içerdiğini iddia ederek açmıştı. Mahkeme süreci sonucunda dava ile ilgili Nagehan Alçı'nın lehine karar alınmış ve bu süreç medyada geniş şekilde yer almıştı.
Kırıkkanat'ın 'Kaşar' Meselesi AYM'de!
'Kaşar' polemiği ve davası Türkiye'de ifade özgürlüğü ile hakaret sınırının nerede olduğu gibi konuları gündeme getirmiş, kaşardan kastın çeşitli anlamlar içerebileceği tartışılmıştı.
Nitekim Türkçe'de kaşar kelimesi sadece kötü anlamda kullanılmaz.
Bir işte çok tecrübeli insanlar için
"Bu işin kaşarı olmuş" gibi cümleler kullanılır.
Ancak mahkeme 'kaşar' kelimesini hakaret olarak kabul edince davayı kaybeden Mine Kırıkkanat "alenen hakaret" suçundan 2 bin 610 TL adli para cezasına çarptırılmıştı.
Yazar Mine Kırıkkanat bu sonucu kabul etmemiş ve davay Anayasa Mahkemesine taşımıştı.
Nihayet AYM Mahkemesinin sonucu açıklandı.
Mahkeme, Mine Kırıkkanat’ın hakaret suçundan ceza almasını hak ihlali olarak gördü.
Kırıkkanat’ın “kaşarlanmak” ifadesiyle programı eleştirdiğine ilişkin iddialarına rağmen hangi anlamda kullanıldığının tartışılmadığını vurgulayan AYM, hak ihlalinden ötürü yazara 10 bin lira tazminat ödenmesine hükmetti.
AYM KARARIN GEREKÇESİNİ ŞU ŞEKİLDE AÇIKLADI:
"Anayasa Mahkemesi demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir. İfade özgürlüğü üzerindeki sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik ve istisnai nitelikte olması gerekir. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir.
Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir. Kamu gücünü kullanan organların düşüncelerin açıklanmasına ve yayılmasına müdahale ederken ifade özgürlüğünün kullanılmasından kaynaklanan yarardan daha ağır basan, korunması gereken bir menfaatin ve kişiye yüklenen külfeti dengeleyici mekanizmaların varlığını somut olgulara dayanarak göstermeleri gerekir.
''İfade özgürlüğü sıkı şekilde korunması gereken istisnalara tabidir''
paylaşımdaki 'kaşar' ibaresinin bir hareketle çok deneyim kazanmak veya hoşa gitmeyen bir harekete ya da bir işe alışarak artık ondan üzüntü duymaz hale gelmek anlamındaki 'kaşarlanmak' tabiri temelinde kullandığını ve söz konusu ifade ile müştekinin yaptığı programı eleştirdiğini ileri sürmektedir. Ancak başvurucunun paylaşımındaki şikayete konu ifadenin hangi anlamda kullanıldığı ve müştekiyi ne şekilde rencide ettiğinin Mahkeme tarafından değerlendirilmediği görülmüştür. Mahkeme yalnızca şikayete konu ifadenin başvurucu tarafından paylaşıldığını ve şikayetin yasal süresi içinde yapıldığını tespit etmekle yetinmiş; başvurucu ile müşteki arasında bir husumet bulunup bulunmadığını, başvuruya konu ifadenin dile getirilme nedenini, kullanılan sözün arka planı olup olmadığını, müştekinin önceki davranışları nedeniyle kendisine yöneltilen sözlere katlanması gerekip gerekmediğini tartışmaksızın başvurucuyu hakaret suçundan mahkum etmiştir. Mahkeme, taraflar arasındaki olayların ve yapılan paylaşımın bütününe bakarak başvurucunun ifade özgürlüğü ile müştekinin şeref ve itibarın korunması hakkı arasında bir denge kurmaya çalışmamış; değerlendirme yapmaksızın söz konusu ifadenin hakaret suçunu oluşturduğunu kabul etmiştir.
Sonuç olarak yukarıdaki açıklamalarla birlikte değerlendirildiğinde ilk derece mahkemesi karar verirken kullanılan ifadeleri bağlamından koparmaksızın olayın bütünselliği içinde değerlendirmemiş, başvurucunun mahkumiyetinin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını ortaya koyamamıştır. Mahkemenin ileri sürdüğü gerekçe başvurucunun ifade özgürlüğü hakkına yapılan müdahale için ilgili ve yeterli olarak kabul edilemez.
Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nı 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir."
İlginizi Çekebilir